Dikkat! Sigara ile birlikte kullanmayın! Akciğer kanseri riskini 4 kat artırıyor
Güncel çalışmalar, sigara ile birlikte elektronik sigara kullananların akciğer kanseri riskinin, sadece sigara içen gruba göre 4 kat arttığını gösteriyor. Sigarayı bırakmada elektronik sigaranın etkili olduğunu düşünenler ise yanılıyor. Habertürk'ten Ceyda Erenoğlu'nun haberi...
Akciğer kanseri tüm dünyada en sık görülen ve kansere bağlı ölüm nedenleri içinde ilk sırada yer alan bir kanser türü. Erkeklerde dünyada en sık rastlanan kanser oluşuyla da dikkat çekiyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), akciğer kanserinin 2012 yılında toplam 1.8 milyon yeni olgu ile tüm kanserlerin yüzde 12.9'unu meydana getirdiğini bildiriyor. Türkiye'de "Halk Sağlığı 2020" yılı verilerine göre hastalık erkeklerde yüzde 51,9 ile birinci, kadınlarda yüzde 10,2 ile 4. sırada yer alıyor. Gelişmekte olan ülkelerde, tütün kullanımındaki artışla orantılı olarak akciğer kanseri insidansında meydana gelen artış ise dikkat çekici bulunuyor.
RİSK GRUPLARINDA FARKLILAŞMA
Koç Üniversitesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Sönmez, hastalıkla ilgili genel bilgiler veriyor ve akciğer kanseri için yüksek risk taşıyanların, yılda en az 30 paket sigara içen ya da içmiş, 15 yıldan az süredir bırakmış, 55-74 yaş arası sağlıklı kişiler olduğunu söylüyor. Ailesinde akciğer kanseri veya genç yaşta akciğer kanseri gelişme öyküsü olan kişilerde bu kanserin gelişme riskinde 2 kat artış olduğu belirtiliyor. Akciğer kanseri riski, tütün ürünlerini kullanma miktarı ve süresiyle orantılı olarak arttığı için erken yaşta sigara kullanmaya başlamanın kanser riskini artırması kaçınılmaz hale geliyor.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra SönmezELEKTRONİK SİGARA GERÇEĞİ
Bu noktada, elektronik sigaranın, sigaradan kurtulmada etkili olamayacağı ve kanserojen maddeler içerdiğinin bilinmesi gerekiyor. Dr. Esra Sönmez, "Güncel çalışmalar sigarayla birlikte kullanılan elektronik sigaranın akciğer kanseri riskini sadece sigara içen gruba göre 4 kat artırdığını gösteriyor. Elektronik sigara kullanımının akciğere yaptığı toksik etkilere dair birçok yayın bulunmakla birlikte, e-sigara kullanımının akciğer kanseriyle ilişkisini araştıran çalışmalar sürüyor"diyor.
İKLİM KRİZİ VE HAVA KİRLİLİĞİ ETKİSİ
Hava kirliliğinin kanser üzerindeki etkisi de önemli bir sorun olarak değerlendiriliyor. Fosil yakıtlara bağlı hava kirliliğine maruz kalan kişilerde, başta akciğer kanseri olmak üzere, kanser gelişme riskinin 7 kat artış gösterdiğine dair yayınlar bulunuyor. Lancet'in "Sağlık ve Çevre Kirliliği Komisyonu", hava kirliliğini artık bir karsinojen olarak tanımlıyor. Hava kirliliğine neden olan karsinojenik elementlerin başında "nitrojen dioksit", "sülfür dioksit", "ozon" ve "tanımlanmış partiküller" geliyor.
TAKSİ VE KAMYON ŞOFÖRLERİ RİSK ALTINDA
Meslek açısından bakıldığında bazı meslek gruplarının kanser hastalığı açısından riskli olduğu belirtiliyor. Kanserojen olduğu bilinen silika, radon gazı, asbest, dizel motor dumanı, metal tozu/eriyiği dumanına maruz kalan madenciler, boya ve inşaat işçileri, demir çelik sanayi işçileri, gemi işçileri, taksi ve kamyon şoförleri risk altındaki meslek grupları olarak sıralanıyor.
Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Deniz TuralAKCİĞER KANSERİNDE GÜNCEL TARAMA YÖNTEMLERİ
Akciğer kanserinin tanı ve tedavisinde yapılanları ve yenilikleri ise Koç Üniversitesi Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Deniz Tural açıklıyor. Tural; "Akciğer kanserinde en iyi tarama yöntemi, kontratsız iyi kesit alabilen Toraks tomografidir ve yüksek riskli kişileri yıllık tarama programlarına almak gereklidir. En iyi tanı yöntemleri, şüpheli yeni gelişen lezyonların yerleşim yerine göre 'bronkoskopi', 'trans torasik iğne' ya da 'endobronşial ultrason eşliğinde biyopsi'dir. Günümüzde rutin kullanıma giren yapay zekâ sayesinde, özelikle akciğer nodüllerinin malign karakterde olduğu daha erken saptanacak, erken teşhis ve tedavi seçenekleri artacaktır"diyor.
RADYOTERAPİ VE CERRAHİ ALANLARINDAKİ GELİŞMELER
Akciğer kanserlerinde gelişen cerrahi teknikler hastaya daha minimal invaziv yöntemler eşliğinde ameliyat şansı veriyor. Bunun yanında, immünoterapi ve kemoterapi kombinasyonlarıyla, ameliyat öncesinde hastalığın kontrol altına alınması ve küçültülmesine bağlı gerçekleştirilen daha kolay ameliyat olanakları da bulunuyor.
Daha önce akciğer kanseri tanısı almış hastaların çoğu, hastalığa bağlı olarak kaybedilirken, hedefe yönelik yeni tedavi seçenekleri ve immünoterapilerle 5 yıllık sağ kalım oranının yüzde 30 civarına ulaştığı belirtiliyor. Bu oranın yeni tedavi seçenekleriyle önümüzdeki yıllarda artması bekleniyor.
Prof. Dr. Deniz Tural, "Akciğer kanserinin büyük oranda önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olduğunun unutulmaması gerek" diyerek başka bir noktaya dikkat çekiyor; "Son yıllarda Covid aşılarıyla birlikte kansere karşı çok sayıda aşı çalışması sürdürülüyor. İki farklı aşı türünün ilki, kanser proteinlerine karşı geliştirilen aşı, diğeri ise mRNA yöntemiyle doğrudan savunma hücresi olan T hücrelerini kanser hücrelerine karşı aktive eden aşıdır. Devam eden aşı çalışmalarının çoğunun amacı, ameliyat olmuş hastalarda kanserin tekrarını önlemektir. BioNTech aşısı, başta bizim merkezimiz olmak üzere, Türkiye'de farklı merkezlerde de geniş kapsamlı çalışma planları içeren bir aşıdır."
KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ TEDAVİLERİN ÖNEMİ
Günümüzde akciğer kanserindeki en büyük yeniliğin, kişiye özel tedavi seçenekleri olduğu belirtiliyor. "Yeni nesil dizileme" olarak da adlandırılan ve özellikle kromozom taramasında kullanılan bir teknoloji yöntemi olan Next Generation Sequencing (NGS) ile kanser nedeni olan hedeflenebilen bir mutasyon tespit edildiğinde, bunun tedavisini amaçlayan haplarla (genellikle ağızdan alınan) olumlu sonuçlar elde edildiğine dikkat çekiliyor. ALK füzyon mutasyonuyla yaklaşık yüzde 5 oranında karşılaşıldığından yola çıkıldığında, bunu hedefleyen molekül Lorlatinib'in 5 yıllık sonuçları, hastaların yaklaşık yüzde 60'ında hastalığın kontrol altına alındığını gösteriyor. Bu sonuç, bu hastaların diğer kronik hastalıklarda olduğu gibi normal yaşamlarına devam edebildiklerine işaret ediyor. Bir diğer önemli gelişmenin, sürücü mutasyonu olmayan ama PD-L1 olarak adlandırılan immünoterapi yanıtını gösteren marker yüksekliği pozitif olan hastaların, sadece immünoterapi almaları durumunda 5 yıllık sağkalımlarının yüzde 30'a çıkması olduğu belirtiliyor. Bu oranın geçmişte metastatik akciğer kanserinde yüzde 5'in altında olduğuna dikkat çekiliyor.